29 Ağustos 2010 Pazar

Okeye Abazan Aranıyor!!!

Yaz sıcakları devam ededursun, ne yapacağımı şaşıran ben facebook'taki okey oynuna sardım şu sıralar. Her zamanki gibi ilginç tespitler ortaya çıktı.

Rastgele bir odaya girdiğimde masada oyuncu bekleyen 2 erkek oyuncu mevcuttu. Masaya dahil olmamla birlikte; " masada iki erkeğiz biz, buraya gelip ne mallık yapıyorsun?", "ibne misin sen?" gibi saçma sapan mesajları görmemle birlikte şaşırdım. Sonra oyunu moyunu bırakıp düşündüm biraz. Bu adamlar internetten okey oynarken kız kaldıracaklarını ya da tavlayacaklarını mı düşünüyorlar. Eğer öyleyse bu şekilde takılmaya devam etsinler, bir halt edemezler. Abazanlık okeye kadar düştüyse söyleyecek daha başka birşeyim yok. TEKNOLOJİK MAGANDALIK işte.

Aynı oyunu oynayan kız kardeşimle konuştuğumda daha beter saçmalıklarla karşı karşıya kaldığı söyledi. msn adresini isteyeni mi dersin cep numarasını isteyen mi dersin gırla gidiyor. YAHU YAPMAYIN ERKEKLER!! HATUN MEVZUSU DİYE BU KADAR DA SEVİYENİZİ DÜŞÜRMEYİN!!!

Eğer illa da hatun diye yakınıyorsanız, ya evlendirme programlarına çıkın -ki buna bizim klavye delikanlıların maçası yetmez- ya da çıkın dolaşın. Bu konularda ben de iyi sayılmam ama internetten birisini bulmak.. pek de samimi gelmiyor bana :S

Bu kafayla gidersek daha çoooookk oynatılırız hatun milletinin elinde avucunda..

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Yine Ağustos

Ağustosun sonlarına yaklaşmakta olduğumuz şu günlerinde ne zamandır yazmadığımı fark ettim, hatta blog'u boşladığımı düşünenler bile olabilir. Şu ana kadar neler oldu diyecek olursanız, ya da değerlendirme yapacak olursam; tüm 'gürültüsüyle' dünya kupası bitti. mübarek 11 aylar sona erdi ve ramazan geldi (her ne kadar eskisi kadar güzel ve anlamlı olmasa da). ramazanın sıcaklara denk gelmesini fırsat bilerek soluğu Ankara'da aldım, sebebi ise gayet basit: Ankara'daki havaların daha yaşanabilir olmasıdır. 10 gün kadar kaldım, ülkeyi kurtaracak siyasi sohbetlerde bulundum (malum referandum yaklaşıyor). Bilgisayar oyunları olmazsa olmazlar zaten. Sosyal olarak incelenmesi gerektiğini düşündüğüm evlendirme ya da çöpçatanlık programlarını izledim. Özellikle çöpçatanlık programlarında gördüğüm şey şu: Yurdum insanının evliliğe inanılmaz bir merakı var. Yaşlılarda daha belirgin bir durum. Bunun sebebi bana kalırsa; insanlar, uzun süre evli kalınca ölüm ya da başka bir sebepten ayrılık olunca sudan çıkmış balığa dönüyorlar. 25 yıl evli kalıyorsun sonra da eşin ölünce neye uğradığını şaşırıyorsun yapamıyorsun yalnız yaşayarak. Gençler de durum daha değişik. Gençlerin büyük çoğunluğunun daha önceden evlilik yapmış olmaları da dikkate değer bir durum (ehehe kendimi pek bir sosyolog gibi hissettim şimdi). Ama en ilginci stüdyoda programa seyirci-katılımcı olarak katılan kişilerin adayalara yönelik kimi zaman saçma kimi zaman mantıklı yorumlar yapmalarıdır. Bana saçma geldi açıkçası. "Şu buna yakışmadı, bu şununla tam uyumlu gözüküyor" tadında yorumlar anlayacağınız. Mağazadan elbise mi alıyorsun da şu bununla uyumlu olmadı diyorsun, hay yarabbim yaa :S

Neyse bunlardan bahsetme gibi herhangi bir düşüncem yoktu. Gayet doğaçlama gelişiyor şu an için yazdıklarım. Şu satırları yazdığım gecenin köründe evlilik programlarını eleştirisini yapabilecek kadar psikopat görmeyin lütfen beni :D

Daha sonra neler oldu bu Ağustos ayında:
-YAŞ kararnamesi: TV'lerde çok konuşuldu, ilgimi bile çekmedi.
-Referandum Çekişmeleri: Oldukça ilginç hale geldi benim açımdan. Özellikle muhalefet liderlerinin hayır deme sebepleri gittikçe komik hale gelmeye başladı.

Bu kadar ciddi şeyler yazacağımı ben de tahmin etmiyordum, ramazandan olsa gerek ;)Bu bağlamda bugünkü ya da haftalık yazımı (nasıl algılamak isterseniz) yazdığım bir şiirle bitiriyorum.

HAYAT

Avcumda küçücük dünya
Günlerimi saya saya
Çırpındıkça çivilenirim
Kalkmak istedikçe
Kalkmak istedikçe

Eğer düşmancaysa sözlerim
Seni ne diye beklerim
Çözülür ruhum çözülür gizemim
Uyanmak istedikçe
Uyanmak istedikçe

Yorgunsa yüreğin hala
Dinlemek istersen beni ne ala
Kulak ver bu dediklerime
Duymak istedikçe
Duymak istedikçe

Akıt gözyaşlarını çareyse eğer
Ne günahın kalır ne de keder
Bulursun elbet birini
Sarılmak istedikçe
Sarılmak istedikçe

Nefretini maske kibrini kalkan yap kendine
Vuruldukça dövülsün ikisi de
Kalır haliyle nefsin bendende
Terbiye etmedikçe
Terbiye etmedikçe

Ruhumun sesi, dengesiydin sen
Bırakıp gittin ne gelir elden?
Kolaylaşır, açılır yollar yeniden
Dönmek istedikçe
Dönmek istedikçe