4 Ekim 2010 Pazartesi

Ne Yazsam Şimdi??

Uzun zamandır buralara birşeyler yazmak isteyip, yazacak bir konu bulamadığım zamanlar olmaya başladı. Yaklaşık olarak 3-4 kez oldu. Ben mi durulmaya başladım yoksa yazma isteğim mi köreliyor? Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. Şu satırlardan anladığınız kadarıyla bir konudan bahsetmekten ziyade neden yazamadığım konusunda birşeyler anlatmaya çalışıyorum.

Yazmak için aslında en uygun zaman şu sıralar. Ramazan'dı, ardından bayram sonrasında referandum, sonuçların tartışılması vb. gibi birçok dırdırcı sesler de kesildi halbuki. Önce okuduğum kitaplardan bahsetmek geldi içimden ama ülkedeki okuma oranının yerlerde süründüğünü düşününce kimsenin kitaplara ilgisi olmayacağını düşündüğümden vazgeçtim.

Bayram sonrası İstanbul gezisine çıktım. Arkadaşlarımla bolca vakit geçirdim, dertlerini dinledim, eğlendim. Şimdi ise şunu anladım: İstanbul bende bağımlılık yapmış. Ne zaman bir yerde -genellikle tv'de- görsem özlediğimi fark ediyorum. Ama ayrılıkların da sonu var.. Hele şu askerlik süresi bir belli olsun da gerisi kolay!!

Arada da canımı sıkan olaylar da olmadı değil. Mesela kpss kopya skandalından sonra sınavların ertelenmesi sebebiyle para yatırdığım ÜDS'nin tarihi ile benim benim askere gideceğim zaman çakıştığı için sınava giremiyorum. Boşa gitti o kadar para. Bunun yanında emektar bilgisayar oyunum FM2010 garip bir hata çıkarıp oyundan soğumama sebep oldu. Eski dost civilization'a geri dönüş yaptım bende.

Gezme faslına gelecek olursak, İstanbul'un dışında Karahöyükavşarı ve yatağan köylerini gezme fırsatım oldu. Özellikle Yatağan'daki demirci ustalarının hazırladığı aksesuar olarak tasarlanan Yatağan kılıçlarını elime alıp incelemek beni yeteri kadar tatmin etti diyebiirim. Onun sonrasında tarlada yetişen kavunu sapından koparıp, hemen kesip yemenin tadı ve keyfi hiçbir yerde yok. Ne yazıkki bu gezi kısmında fotoğraf çekmediğim için bu seferlik beni mazur görün ;)

Şu yazdıklarımı tekrar okuduğumda kendi kendime "hani yazak birşey bulamıyordun?Bak ne kadar da yazmışsın!" diyesim geldi. Aslında yazacak birşey bulamamaktan ziyade ekranın karşısına geçip, blog sayfasına girmeye üşenmek dersek sorunu daha iyi anlatmış olurum. Belki de yazdıklarıma istediğim kadar tepkiyi alamamaktan olsa gerek. Biraz şımartılmaya mı ihtiyacım var :P Belki de hayatımdaki belirsizliklerden de kaynaklanıyor olabilir bu yazamama-üşenme olayı. Askerlik sonrası için hiçbirşey belli değil. Ne çalışacağım iş, ne kalacağım şehir!! Hiçbirşey belli olmayınca birşeylere ya da hayata karşı bir isteksizlik oluşuyor bünyede. Toparlamam lazım, şu gün şunu yapayım diye planlar kuruyorum ama ertesi gün olunca eski hamam eski tas. Boşluktan ne yapacağımı şaşırdım sanırım.

Son olarak bu yazıda sizi bu kadar sıktığım için, beni okumaya gösterdiğiniz tahammülden ötürü şükranlarımı iletiyorum. Yazmayı özlemişim :))